28 ŞUBAT’IN BASKILARININ BERTARAF EDİLENLERİ PAMUK İPLİĞİNE BAĞLI!!!
Gerçekten de şu anda ülkemiz kamu kurumlarıyla anaokulundan Üniversiteye kadarki dileyenin istediği kıyafetle devam etmesi serbestliği öncesi toplumu geren basıkların ortadan kaldırılmasıyla oluşan olumlu hava yüzdeye bile giremeyecek kadar olan radikaller dışında tepki gösteren yok.
Tepki olmaması, olmayacağı anlamına gelmemesine rağmen maalesef yapılan iyileştirmelerin Anayasal ve yasal güvencesi yok.
Konunun tam olarak anlaşılabilmesi için geçmişindeki uygulamaları en azından bu uygulamaların özetini bilmekte fayda var.
Resmi olarak nüfusumuzun %99’u Müslüman olmasına rağmen tek parti döneminde laikliğin benimsenmesi ve bu prensibin çıkış yeri olan Fransa ile demokrasi seviyeleri yüksek olan ülkelerdeki yorumunun aksine Arnavutluk’un Komünist lideri Enver Hocanın dine ve dinin ibadetlerine karşı olan dini tamamen toplumun gündeminden çıkartılması şeklindeki yorumunun Türkiye’de belirli dönemler dışında genel olarak uygulanması.
Bu akli ,hukuki bir dayanağı olmayan inanları canından bezdiren ve doğduklarına pişman ettiren Şehit Başbakan Menderes döneminde alınan cesur kararlarla Ezanın orijinal halinde okunmasının serbest bırakılmasıyla Kur’an’ı kerim eğitiminin serbestliğiyle Hac ve diğer bir çok yasaktan vatandaş kurtarılmasına rağmen kalkınma ve demokrasi seviyeleri yüksek ülkelerdeki gibi uygulaması halen tam olarak sağlanabilmiş değil.!!!
27 MAYIS CUNTASI ANAYASAYLA ATANMIŞLARI MİLLET İRADESİNE ORTAK EDERKEN, EZAN VE KUR’AN’I RESMİ OLARAK YASAKLAMAYIP LAİKLİĞİN KATI YORUMUNU HER VESİLEYLE İNATLA UYGULAMASININ YOLUNU KAPATMADI!
1950-60 arasında ülkemize 10 yıl boyunca akla gelen onlarca artıları sağlayan Başbakan Adnan Menderes’e karşı darbe yapanların darbeden 6 gün sonra Cumhuriyet gazetesine verdikleri demeçlerinde Menderes Hükümetlerinin dinimizin kitabının serbestçe öğrenilmesi ile dinin ibadetlerinin serbestliği ile Ezanın Orijinal şekliyle okunmasından dolayı darbeyi yaptıkları mealindeki demeçleriyle içlerindekini anlatmalarına rağmen darbe ile millet üstünde oluşan kin ve nefreti daha arttırmamak Kuran eğitimi ile Ezanın orijinal haliyle okunması serbestliğinde geriye dönüşe cesaret edemediler.
Fakat yaptırdıkları darbe anayasasıyla genel olarak milletin dini inancı ile milli değerlerine düşman ,düşman olmasalar da mesafeli olan ve laikliği medeni ülke yorumunun aksine din düşmanlığı olarak yorumlayan atanmışları millet iradesine ortak etmeleriyle bir nevi press sağladılar.
TÜRKİYENİN KOMÜNİST İŞGALİNDEN KORUNABİLMESİ İÇİN DİNİN ÜSTÜNDEKİ BASKI VASAT BIRAKILDI
27 Mayısı yaptıran ABD Türkiye de dinin üstündeki baskının artması halinde Sovyetler ile Çin başta olmak üzere Türkiye de dört bir koldan hakim kılınmaya çalışılan Komünistliğin istenen başarıyı sağlayamaması ve Sovyetlerin sıcak denizlere inerek bu rejimi dünya hakim edememeleri için dine yeni baskı yerine bakışı stabil bırakmayı tercih ettiler.
Bu baskı 12 Mart 1971 ile 12 Eylül 1980 darbelerinin ardından kısmi olarak din ve dindara karşı negatif duruşlar haline gelse de ABD’nin baskısıyla genel manada komünistliğe pirim verecek sertliğe dönüştürülmedi.!!!
DOĞU BLOKUNUN DAĞILMASIYLA BATI BLOKU TARAFINDAN TEHLİKE RENGİNİN KIZILDAN YEŞİL’E DÖNDÜRÜLMESİYLE ÖZEL HARP DAİRESİNİN ORGANİZESİYLE DİN TAMAMEN YOK EDİLMEK İSTENDİ!
Sovyetler Birliğinin dağılması ve bu dağılmanın Komünist üretim stratejileri nedeniyle oluştuğunu anlayan Sovyetler ve Doğu blokunun yanı sıra en büyük komünist nüfusu barındıran Çin’de kapitalist ekonomik sisteme geçilmesi ile bu rejimin batı üzerinde bir tehlikesinin kalmadığı kanaati oluştu.
Bu tehlikenin azalması ile hem yeni düşmanların oluşturulması hem de Sovyetler ile Çin ve diğer komünist ülkelere karşı yapılan savunma harcamalarından tasarruf yapılırken aynı zamanda da kendi üretimleri için gerekli olan Petrol ve gaz ihtiyacının en önemli rezervine sahip olan İslam ülkeleri dolayısıyla Yeşil renk tehlike olarak belirlendi.
Yeşil rengin tehlike olarak belirlenmesiyle bir taraftan Afganistan, diğer taraftan Irak’ın uydurulan bahanelerle işgaliyle birlikte batıya rejim olarak en yakın olan halkı Müslüman olan Türkiye’nin kendilerince radikalleşmemesi ve dolayısıyla ABD ile batının Ortadoğu’daki çıbanbaşı olan İsrail aleyhine bir tehlike oluşturmaması için milletin dindar parti olan RP’ye olan meylide fırsat bilinerek Başbakan Bülent Ecevit’in” Kontr gerilla” olarak tabir ettiği emirlerindeki Özel Harp dairesi tıpkı 27 Mayıs 1960,12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de olduğu gibi hareket geçirildi.
Bu konuda yazacaklarım tamamlanmaması rağmen yerimizin dolması nedeniyle devamını sizin hoş görünüze sığınarak Mevla’mız izin verirse devamını Cuma günü yayınlayacağım.
Her santimi atalarımızın şehit ve gazilerinin kanlarıyla sulayarak bize vatan olarak bıraktıkları ülkemizde milletimizin tekrar parya haline gelmemesi için takip edilmesi ve ettirilmesi dileğiyle.
Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Devamı Cuma’ya.